esat oktay yıldıran – Gökkurt Sözlük
Cumhurbaşkanlığı Övünç Madalyası ve Türk Silahlı Kuvvetleri Övünç Madalyası sahibi Şehit Binbaşı.
Kıbrıs Barış Harekatı'nda Rum esir kampında görev yapmıştır.
80 döneminde Diyarbakır Askeri Cezaevi'nin İç Güvenlik Komutanlığı görevini yapmıştır.
Hakkında çekilmiş Türkiye ve Kuzey Irak'ta gösterimi yasak 2 sinema filmi,
Hakkında ve idare ettiği cezaevi ile alakalı onlarca kitap ve arkasından havlayan onbinler bırakmış büyük komutan.

Suikast emrinin (bkz:Kesire Yıldırım) tarafından verildiğini oğlu timuçin yıldıran bir tv programında açıklamıştır.

esat oktay yıldıran'a yetki ve talimatları veren türk silahlı kuvvetleri'dir. kimse tsk'nın emir-komuta zincirinde olan bir subay hakkında ağır ithamlarda bulunma ve aleyhine konuşma hakkı yoktur.
siyasiler gider, hükümetler geçer ama devlet hep kalır. işte devlet, türk silahlı kuvvetleri'dir.
kimin nasıl yargılayacağını, kime nasıl muamele yapılacağı yorumunuza, görüşünüze açık bir konu değildir.
şeraffetin kaya'nın diyarbakır'da işkence adlı kitabında esat oktay yıldıran şöyle anlatılıyor :

"siz apocu'sunuz, belki de değilsiniz, ama onlara yardım ettiniz, ben, babam da olsa acımam. milletvekili, bakan, general tanımam. bu cezaevinin kapısından giren artık benim ellerimdedir. yukarıda allah, burada ben varım. adamı döverim, söverim, asarım, öldürürüm de. bana bu görevi kenan evren paşam verdi. onlar beni yetkilendirdi. kıbrıs'ta da beraber çalıştık. orada rumlar'ı astım, kestim, elimi karılarının a .. soktum. bana git diyarbakır'daki bölücüleri terbiye et dediler. yetki verdiler. ben edebiyattan anlamam, ben dayaktan anlarım. benim koyduğum kurallara uymayan ceza görür ve ben affetmem. kimseden de korkmam. diyarbakır' da silahsız geziyorum. yüzbaşı işkence yapıyor diyorlar, doğrudur, işkence yapıyorum. türklük için yapıyorum. bunu komutan da biliyor. savcılar, yargıçlar da biliyor. buraya giren adamın ölünceye kadar tahliye olmasını istemem. tahliye kararı verecek savcı yı da hakimi de s ... neler döndüğünü biliyoruz. bunu bilesiniz ki, ben yaptıklarımla türklüğün şerefini koruyorum."

okuduğum bir yazı da esat oktay yıldıran'ın mahkumlara şu sözleri sarf ettiği iddia edilmekte :

“… siz bir köpek kadar kıymetli değilsiniz. sizleri öyle bir kişiliksizleştireceğim ki babanızın, annenizin, kardeşlerinizin ve çocuklarınızın yüzüne bakamayacaksınız. hiçbiriniz cesaret edip karınızla yatamayacaksınız. sizi ayrı bir mahlûk yapacağım, ar namus bilmeyeceksiniz… co, hepinizi kısır edecek, siz kadın oldunuz. kocanız, büyük komutan co’dur.”
ben yüzbaşı esat oktay yıldıran. diyarbakır askeri cezaevi, iç güvenlik amiri.
sen, beni iyi dinle ! bu cezaevinin kuralları var. bu kurallara uyacaksın. burası bir cezaevi değil askeri bir okul. kurallara uyarsan rahat edersin. kurallara uyarsan devlet seni yaşatır. kurallara uyarsan bütün ihtiyaçların karşılanır.

öyle komünizmdir, marksizimdir, sosyalizmdir, kürtlüktür, böyle sapkın düşünceleri kafandan söküp atacaksın, sen sökmezsen ben söküp almasını bilirim.

(bkz:14 Temmuz) filminde şehit binbaşı esat oktay yıldıran'ın mahkumlara yaptığı konuşma olarak iddia edilmekte.
bak ! sen buraya suç işledin ve geldin. sen masum değilsin ve seni camiden getirmediler. suçun her ne olursa olsun bana, askerime ve kurallarıma uyacaksın. yine söylüyorum, seni buraya ben getirmedim. sen kendin geldin. o halde burada kurallara uyacak, buradan çıkarken de vatanına, milletine ve ailene hayırlı bir evlat olacaksın. ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin. ha ! bu diyardan gidemeyeceğine göre bu deveyi güdeceksin, bunun başka yolu yok.

burası askeri bir okul, dışarıda beynin ruhun kirlenmiş. bu okulda beynindeki pisliklerden arınıp ruhunu temizleyeceksin. vücudunu kapsayan o pis kandan kurtulup, has türk kanını taşıyarak; vatanına, milletine hayırlı bir evlat olacaksın. ama herhangi bir şekilde kurallara uymazsan; her şey değişir. buradan sağ çıkamazsın.

ben kıbrıs'ta, yavru vatanda görev yaptım. oradaki türkleri kahpe makarios'tan kurtardım. kıbrıs harbi'nde 3 rum çocuğunu kıtır kıtır doğradım, önce öldürdüm sonra kestim ve sonra kanlarını içtim. burada allah varsa allah benim.

(bkz:Kanlı Postal) filminde şehit binbaşı esat oktay yıldıran'ın mahkumlara yaptığı konuşma olarak iddia edilmekte.
esat oktay yıldıran hakkında söylenenler :

1- ordu içindeki çelik bir çekirdeğin önemli isimlerinden birisiydi.

2- tsk içinde ciddi sempati duyulan bazı rütbeliler tarafından korunan bir isimdi.

3- adı kıbrıs barış harekâtı'nda rum esir kampında yaptıklarıyla duyuldu.

4- geçmişte özel harp dairesi (özel kuvvetler komutanlığı) başkanlığı yapan kıbrıs' ta önemli çıkaran korgeneral kemal yamak'ın 80 darbesi öncesi diyarbakır için özel olarak kurduğu ekibe dahil edildi.

5- özel yetkiler verilerek diyarbakır 5 no'lu askeri cezaevi'nin iç güvenlik amiri olarak atanması yapıldı.

6- diyarbakır askeri cezaevi'nde 7'nci kolordu komutanı kemal yamak'ın verdiği geniş yetkilerle cezaevi iç güvenlik komutanı olarak görev yaptı.

7- diyarbakır 5 no'lu askeri cezaevi'nin iç güvenlik amiri yapılan atanan yüzbaşı esat oktay yıldıran mahkumlara " sizi yola getireceğim. hafızanızı silip, sizi, en yakınlarınızın bile tanımayacağı yeni kişiliklere büründüreceğim" diyerek göreve başladı.

8- her gün işkenceden geçirdiği tutuklu ve hükümlülere, bunların çoğu diyarbakır ve çevresinin tanınan insanları ve aile çocuklarıydı. "buraya cezaevi demeyin, burası bir okuldur! burada türk milletine layık insanlar olmayı öğreneceksiniz" diye bağırdığı kitaplara konu oldu.
9- cezaevi'nde her zaman komando üniforması ve "co" adlı alman çoban köpeği ile dolaşan yüzbaşı yıldıran'ın işkence tezgahlarından ahmet türk, celal paydaş, mustafa çakmak, orhan miroğlu, selim çürükkaya, şükrü gülmüş, nurettin yılmaz geçti.

10- özel işkence yöntemleri vardı. mahkûmları hücrelere sıkıştırmak, üzerlerine lağım suları dökmek, kimi mahkûmlara fare ve insan dışkısı yedirmek, her koğuşa her gün bir fare yakalama görevi vermek rutin işkenceleriydi.

11- onun işkencelerine karşı koyan mahkûmlar, ölümün bir kurtuluş olduğunu düşünüyordu. bu dönem de cezaevinde yaklaşık 34 mahkûm öldü.

12- ferhat kurtay, necmi öner, mahmut zengin ve eşref anyık kendilerini yakarak hayatlarına son verirken, mazlum doğan, kemal pir, bedii tan, necmettin büyükkaya, remzi aytürk işkence ile öldürüldü.

13- peş peşe gelen ölümler ve artan uluslararası kamuoyu baskısı sonucu istanbul’a tayin edildi. binbaşı rütbesi aldı.
Diyarbakır cezaevinde bulunan daha türkçe bilmeyen pkk 'lılar ve onları savunan kürtlere 1 gecede andımızı,gençliğe hitabeyi,istiklal marşını ve atatürk ilkelerini g*tlerine jop soka soka ezberleten koca yürekli şanlı komutan
Türkiye Cumhuriyetinde Şehir olan Diyarbakır Cezaevinde Türkiyeyi anlatmış ve Türkiyenin Türkler'in olduğunu sevgi yoluyla anlamış Etnik Irkda Korkmuştur. Bindiği dolmuşta PKK'lı olan annesini tüm Türkiye halkı tecavüz etmişin çocukları şehit etti. önceden ise Kenan Evren darbesinde Askeriyenin tarafındaydı ve kuzey Kıbrısta görev yapmış askerim. o7 huzur içinde uyu Türkçülüğünü unutmayız.
Günümüzde Almanya'da yaşayan PKK yöneticisi Muzaffer Ayata'nın, Şehit Binbaşı Esat Oktay Yıldıran amirliği döneminde Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki yaşadıklarını soru-cevap (röportaj) şeklinde anlattığı Aram Yayınları tarafından yayınlanan Diyarbakır Zindanı Cilt 1, sayfa 116, 215-216 ve 219-220'de geçen soru ve cevabı sizlerle paylaşmak istedim.

"Türk olduğunuzu kabul etme" gibi istemleri ne oldu?
Bu sorun fazla tartışılmadı. Esat Oktay artık konuyla ilgili ısrarından vazgeçmişti. Gerçi onun literatüründe "Kürt" sözcüğü yoktu.

Sistemin böylesine fütursuz işlemesi biraz da Esat'ın kişisel özelliklerine bağlı gibi gözükmüyor mu?
- Kuşkusuz öyle. Bu işler iyi bir örgütçülük gerektirir. İyi bir denetçinin, iyi bir örgütçünün yapabileceği şeyler bunlar. Doğal olarak bu özellikler pek çok insanda bulunmaz. Bir amaç için emrindeki insanlara sınırsız yetki vermek, bu yetkilerin amaç için kullanılmasını denetlemek, kendinde yoğunlaştırmak büyük bir istek ve yetenek sorunudur. Bu bakımdan Esat Oktay yetenekli, istekli, çalışkandı. Bu sistemin aksatılmadan çalıştırılmasında Esat Oktay'ın kendisini katmasının küçümsenmeyecek payı var. Çok az subay, görevli, bu tempo ve enerjiyle kendini tümden katarak çalışabilir, kendini bu işe adayabilir ... Subaylar ve erler üzerinde güçlü bir denetim mekanizması var. Esat harıl harıl çalışıyor. Gecesini gündüzüne katıyor. Cezaevinden çıkmıyor. Askerler fantezilerini, yaratıcılıklarını konuşturuyor, tutuklular ellerinde birer kobay. Esat Oktay hepsini izliyor. Sonuçları olumsuz yönde tutuklular üzerinde etkili oluyorsa, onu değerlendirip genelleştiriyor ve tüm cezaevine uygulanıyor.

İşkenceci kişilikleri bakımından Esat'la Mamak Askeri Cezaevi Müdürü Raci Tetik'i kıyaslayacak olursak, hangisi daha baskın gelir?
Öncelikle bu işkencecileri, oluşturulan sistemin, kendilerini çevreleyen koşulların dışında ele almak doğru olmaz. Eğer Raci yaratılmış Diyarbakır cehennemine zebani olarak atansaydı oranın bir dişlisi, bir parçası olacaktı. Bir Esat kadar şevkli olmasa da, kendini tümden katmasa da aynı görevi üç aşağı beş yukarı yerine getirecekti.
Örneğin korkak, pısırık, beş para etmez üsteğmen A. Osman Aydın yaratılmış o sistemde bir "Fatih"ti... Raci Tetik'in eline su bile dökemez, ama yaptıkları, ettikleri onunkinden çok çok fazladır. Çünkü esas yaptıran, nicel veya nitel oranını belirleyen sistemin kendisidir. Esat'ı ortaya çıkaran, devletin Diyarbakır'a biçtiği roldü. Her şey mubah görülmüştü, her yetki verilmişti. Esat Oktay da yetkileri kullanıyordu. Mamak'a da aynı rol biçilseydi, Esat Oktaylar çıkardı. R. Tetik, "Esat Oktay" olurdu... Kişinin rolünü de küçümsememek gerekir. Kendisini katma durumu, işleyişi şöyle veya böyle etkiler... Ancak insanlığa karşı suç işlemiş işkenceciler arasında bir kıyaslamaya gidilmesini doğru görmüyorum. İşkenceci işkencecidir. Birinin daha az, diğerinin daha çok işkence yapması, onların niteliklerini değiştirmez. Toplum içindeki yerleri, kişilikleri, özellikleri, suçlan aynıdır, değişmez... Ama yine de diyebilirim ki, mevcut koşullarda Esat hepsini bastırır. Diyarbakır diğer cezaevlerinden amaç ve uygulamalar açısından ayrı, özel bir yere oturtuluyorsa, kuşkusuz bunun işleticisi Esat Oktay'ı da ayrı bir yere oturtmalıyız.