"cerek" ince ve yuvarlak çadır direği.
libâçe" farsça bir kelimedir. en üste giyilen elbisedir. palto gibi.
aznavur kelimesinin anlamı kesin olarak belli değildir. suratsız, iriyarı ve iyi ahlâk sahibi olmayan mânâlarına gelmektedir.
"bay", orkun yazıtlarında bile geçen çok eski bir türkçe kelime olup "zengin" demektir.
"âgaze", okuyucunun şarkıya başlaması.
eski zamanın göz doktoru.
küçük kavun.
"herîse" keşkek yemeği demektir.
"işkın", bahçe ravendi denen bir bitki. râvend eski hekimlikte kökü kullanılan bir ottur.
üsküf, yeniçeriler'in başlığı. sonradan diğer sınıflar da giymiştir.
dolma, katları arasına yün veya pamuk doldurulmuş ceket. soğuğa karşı giyilir.
saya çukası bir nevi kaba çuhadır.
"çataçat" silâhların birbirine çatılarak paşa'nın geçmesi için yapılan tak demek olacaktır.
"yalman" bir silâhın veya tepenin sivri tarafı, yahut iki tarafı keskin kesici silâh demektir.
"yancık" atın yannıa asılan ve içine askerin lüzumlu nesneleri konulan deri çantadır.
kola takılan ve kılıçlardan koruyan zırh veya maden savunmalık.
bir nevi ceket.
kantura bir nevi palto. belki de paltonun tam türkçe karşılığı.
geniş etekli bir elbise veya sadece eteklik.
bindallı, çiçek süslemeli ipek kumaş.
"buyrultu" padişah veya vezir tarafından verilen devlet emri.
"basdık", kaynamış üzüm şırasının nişastaya karıştırılmasıyla yapılan pelte.
uyuza benzer bir hastalık.
"boğası" astar veya astarlık kumaş gibi ince olan kumaş demektir.
kement.
yabani çalı yemişi.
"ekser", demir çivi mânâsında türkçe bir kelimedir.
"karavul", öncü, gözcü, emniyet tertibi demektir. bugünkü ''karakol" kelimesinin aslıdır.
"somaki", alaca renkli mermer demektir.
padişah fermanı.
"ayıntab" bugünkü "gaziantep" şehrinin eski adı. kurtuluş savaşı'nda fransızlar'a karşı kahramanca savaşmasından dolayı cumhuriyetten sonra adı gaziantep yapılmıştır. "antep", "ayıntab"ın yerli halk söyleyişidir.
"çaşıt" türkçe bir kelime olup "casus" demektir
kırım tahtı veliahdine verilen unvandır.
"ilgar" hızlı akın demektir.
i̇skender'in ye'cüc me'cüc denen anormal insanlara karşı yaptığı efsanevî sed.
dağ kırlangıcı. kur'an'da da geçer.
yazı aletliği. kamış kalemle mürekkep hokkasının birlikte konulduğu sanatkârane yapılmış madenî kap. belde taşınırdı.
mürekkep yazısını kurutmak için kullanılan tozun konduğu üstü delikli kap.
küçük sandık.
"peştahta", üstü yazı masası gibi kullanılan bir nevi çekmecedir.
dar kollu üstlük elbise. tatar beğleri giyerlerdi.
farsça ile "kadın neşesi" demek olur.
"feryad, figan" mânâsında farsça kelime.
bir şehrin güzelleri hakkında yazıları manzum eserler.
bir kalenin içindekilerin çıkıp gitmesi şartı ile teslimi.
bugünkü uludağ.
reis" gemi sahibi olup onun kaptanlığınıda yapan kimse demektir.
kurallara aykırı hareket etme (3 saniye - 9 saniye gibi), topu dışarı çıkarma veya rakibe kaptırmaya “turnover” yani “top kaybı” denir.
hücum oyuncusunun topu sürdükten sonra tutup iki adım attıktan sonra sayı yapmasıdır.
maç içerisinde mola almaktır.